sitene türk bayrağı sitene türk bayrağı
Turk Bayrağı
EY TÜRK GENÇLİĞİ ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere,memleketin dahilinde, İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET VE DALÂLET VE HATTÂ HIYANET İÇİNDE BULUNABİLİRLER.HATTÂ BU İKTİDAR SAHİPLERİ, ŞAHSÎ MENFAATLERİNİ, MÜSTEVLÎLERİN SİYASİ EMELLERİYLE TEVHİD EDEBİLİRLER.MİLLET, FAKR Ü ZARURET İÇİNDE HARAP VE BÎTAP DÜŞMÜŞ OLABİLİR. Ey türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET, DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR! GAZİ MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK 20 EKİM 192 htmleditorx
hosgeldiniz gifleri 30 300x55 hosgeldiniz gifleri

   
  YASİN ERTAŞ İLKÖĞRETİM OKULARI
  BİRAZ GÜLELİM :) (Fıkralar)
 

ASLAN KAFESİ

 Dursun hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.

-Hoop ! Dur, ne yapıyorsun? Orası aslan kafesi... diye bağırmış etraftakiler.

Dursun hiddetle geri dönmüş ve kızarak :

-Sankim aslaninizu yeduk...

FARKETMEZ

Temel'e gazeteciler sormuş:

-"Son günlerde benzine gelen zamlara ne diyorsunuz?"

Temel "Valla benum için farketmez ben hep 10 milyonluk alıyorum."

HEDİYELİK

Temel, oğlu küçük Temel'i uyuz ilacı almak için eczaneye gönderir. Oğlan gitmek istemez.

- Ula niye çitmeyusun?

- Uyy, utanayrum da.

- Ne var utanacak? Sorarlarsa pu ilacı hediyelik alayrum dersun.

 

PAROLA

Evladum Temel, sivil, asçer parolayi sormalisun, tamam mı? parola hamsidur daa.

- Tamam komitanum.

 

- Ha göreyum bakalım. Terhis olmuş bir er gelmiş nizamiye kapısına, valizi almak istiyor yatakhaneden. Parolayı bilmiyor tabii ki. Parola diye tutturmuş, Temel, er bilmiyor. Temel izin vermiyor. Er başlamış ağlamaya, Temel acımış,

 

-        Hamsi de de geç pakalum.

 

 

 

 

LAZ VE DENİZ

Temel ile Dursun balığa çıkmışlar... O gün kısmetleri açık, attıklarını çekiyorlar.
Kayık balık dolmuş.
Dönerlerken Temel, Dursun’a tembihlemiş:
“Ha buraya işaret koy, yarın yine geliriz. Çok balık var burada...”
Ertesi sabah yine denize açılmışlar.
Temel sormuş:
“Ula Dursun, denize işaret koydun mu?”
“Koymadım!”
“İyi halt ettin, şimdi orayı nasıl bulacağız?”
Dursun başını sallamış:
“Ula Temel, hiç denizde işaret durur mu?”
Temel başını kaşımış:
“Haklısın daa, şimdi ne edeceğiz?”
Dursun gülmüş:
“Ben işimi bilirim. Sandalın burnuna tebeşirle işaretimi koymuşum.”

 

TEMEL SIKILMAZ

Dursun:
"yahu Temel on yıldır posta memurusun...on yıldır Allah'ın her günü mektup damgalarsın...ne sıkıcı iş bu...bıkmadın mı daha?"
Temel:
"neden bıkayım...her gün tarih değişiyor..."

 

KAHRAMAN ER

Erler sabah yoklamasında, çavuş içlerinden birine soruyor;
- Söyle bakalım nerdensin?
- Maraş'lıyım komutanım…
Çavuş sinirleniyor ve askere okkalı bir tokat atıyor. Ardından tekrar soruyor
- bir daha söyle bakalım nerdensin?
- Maraş'lıyım komutanım…
Çavuş bu sefer iyice hiddetleniyor ve askere okkalı bir tokat daha atıyor. Ardından tekrar soruyor
- Sana son defa soruyorum nerelisin?
- Kahramanmaraş'lıyım komutanım..
- Hah şimdi oldu diyor çavuş ve yanındakine soruyor,
- Oğlum sen nerelisin?
- Kahramansinop'luyum komutanım!

 

LAZER YAZICI

Komutan emir erini çağırmış
- Bana çabuk bir lazer yazıcı bul getir.
— Emredersin komutanım.
Bir saat sonra emir eri yanında başka bir er ile gelmiş.
—Lazer yazıcıyı getirdim komutanım.
—Hani nerde lan?
—Komutanım bu arkadaş Laz bir erdir ve bizim bölükte yazıcıdır!

 

KİM KIRDI?

Yıllar önce İngiltere''de erler şemsiye kullanmazmış. Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş. O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş. Eri çağırarak: - Bu ne küstahlık, demiş. Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş. — Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma! Neye uğradığını anlamayan er: - Baş üstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş: - Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?

 

Vatan Nedir?

Temele askerde komutan sormuş vatan nedir?
Temel cevap verememiş sonra Hasan çavuşa sormuşlar
Hasan çavuş vatan anamızdır demiş.
Tekrar Temel'e sormuşlar vatan nedir?
Temel: vatan Hasan çavuşun anasıdır komutanım demiş.

Tatbikat

Temel ile Dursun ordunun hava bölümündeler ve savaşa hazırlık için tatbikat yapıyorlar.50–60 helikopterden 200 kişi atlıyor, herkesin paraşütü açılıyor ama Temel'in paraşütü açılmıyor. Temel havada yere düşerken Dursun’a bağırıyor :
"Dursun benim paraşüt açılmadı yardım et" diye
Dursun hemen cevap verir :
"Bişey olmaz uşağım nasıl olsa tatbikat yapayruk"

AHLAK DERSİ

Küçük Salamon, okuldan iki gözü iki çeşme dönmüştü. Babası, niye
ağladığını sorunca hıçkıra hıçkıra cevap verdi :

- Öğretmen ahlak nedir diye sordu, bilemediğim için bana sifir verdi.
- İyi etmiş. Öğreneydin dedi babası. Gel sana anlatayım, dinle. Mesela, bir müşteri geldi dükkana, mal aldı. Giderken de içi para dolu cüzdanını unuttu. İşte ahlak burada baslar. Bu cüzdanı ne yapacağım ? Yalnız kendime mi saklayacağım yoksa ortağımla mı paylaşacağım ?

 

 

BU NE

Bir anaokulunda öğretmen çocuklara paraları öğretmek istiyordu. Cebinden bir 25 kuruş çıkarıp gösterdi :
-Bilin bakalım bu ne?
Ön sırada oturan küçük bir çocuk çabucak cevap verdi :
-Tura!

 

 

SIKILMIYORMUŞ

Faruk babasına sormuş?
Babacığım uzayda kaç gezegen var?
Bilmiyorum.
İstanbul'u ilk kuşatan kimdir?
Unutmuşum oğlum.
Babacığım sorularımla seni sıkıyor muyum?
Sıkılmak da ne demek oğlum! Sor, sor ki öğrenesin

 

PATLAYICI MADDE

Ahmet okuldan eve çok mutlu bir halde geldi.
— Okulda ne yaptınız?
— Patlayıcı madde imal ettik.
— Peki, yarın ne yapacaksınız okulda?
— Hangi okulda?

 

 

BENDE YÜZERDİM AMA

Bir gün Doktorlar kendi aralarında karar verirler ve delilerin hepsini sinemaya başlarlar. Delilerin hepsini havuz kenarına getirirler ve onları izlerler. Önce deliler havuzun kenarında tur atmaya başlarlar sonrada sonra teker teker havuza atlarlar. Önce birincisi ardından ikincisi........ yanlış bir kişi atlamaz Doktorlar: havuzda su olmamasına rağmen hepsi atladı bir kişiden hariç bence bu kişi iyileşmiş bunu gönderelim evine gitsin. Sessizce yanına doktorlardan birisi yaklaşır ve sorar: Herkes yüzüyor sen niye yüzmüyorsun?.

Cevap verir: Benim mayom olsaydı bende yüzerdim ama yok evde unutmuşum der. 

 

YÜZME BİLMİYORUM Kİ

Mühim bir şahsiyet, bir akıl hastalığı kliniğini gezerken delilerin bahçedeki havuza atladıklarını gör ve başhekime dönerek :
-Mükemmel, hastalarınızın her türlü ihtiyacını karşıladığınızı görüyorum. Başhekim teşekkür eder, sonra da sözlerine devam eder :
-Hele siz bir de su doldurabildiğimiz zaman gelin de görün!
Havuzun boş olduğunu öğrenen adamcağız dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye "atlamamasını, havuzun içinde su olmadığını" söyler. Deli :
-Ne zararı var? Zaten ben de yüzme bilmiyorum ki!

 

 

DUYMAMIŞIM

Delinin teki tımarhanenin bahçesinde yürürken bakmış baska bir deli ağacın altında oturmuş kahkahalar atıyor...

Hemen yanına koşmuş ve sormuş:

"Hey sen neye gülüyorsun öyle?"

Öbür deli de :

"Hiiiç. Ben hep kendi kendime fıkra anlatırım ama bu seferkini duymamıştım"

 

Elimi Al

Mahallenin bencil imamı, çaya düşmüş. Başlamış çırpınmaya. Hemen koşup köylüler."Elini ver, elini ver" diye bağırmışlar. Ama adam elini uzatmamış. Tam göz göre boğuluyormuş ki! Hoca seslenmiş:- Yahu! o vermeyi bilmez."Elimi al " diye bağırsanıza.

 

 

 

Düşünür

Nasreddin Hoca Akşehir pazarında bir adamın başına toplanmış olan kalabalığa yaklaşır. Satıcı elindeki kuşu satmaya çalışmakta ve fiyatı ise çok yüksek 50 Akçe, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akçe. Hoca bir turlu fiyattaki aşırı farkı anlayamaz ve sorar
-Hemşerim bu nasıl kus 50 Akçe istersin?
—Hoca efendi bu bildiğin kus değildir bunun özelliği var.
—Neymiş özelliği?
—Hocam bu kusa papağan derler ve konuşur.
Hoca aniden hemen eve koşar, kümesten hindisini kaptığı gibi pazara döner. Papağan satmakta olan adamın yanına durur ve yüksek sesle;
-Bu gördüğünüz kus sadece 100 Akçeye, gel, gelll!
Herkesten çok papağan satan şaşar bu ise ve sorar.
—Hocam 100 Akçe çok değil mi bir hindi için?
—Sen 50 ye satıyorsun ama
-Dedim ya hocam benim kus konuşur ama
-Öyleyse, benimki de düşünür!

 

 

NASIL ÇALARMIŞ

Uzun yıllardır görüşemeyen iki Kayserili arkadaş, bir gün yolda karşılaşırlar.Kucaklaşıp hasret giderdikten sonra biri diğerine;
-"Bu kadar zamandır görüşmedik.Akşama yemeğe bize gel..Yer,içer sohbet ederiz" dedi.
Öteki bir Kayseriliden beklenmeyecek bu cömertliğe şaşarak;
-"İyi ya,gelirim..Yalnız bana adresi ver" dedi..
Arkadaşı;
-"Falanca mahalle, filanca sokak" diye tarife başladı. "İşte o sokağa gelince soldaki büyük beyaz kapının zilini burnunla çalarsın" deyince öteki sordu;
-"Adresi anladım da zili niye burnumla çalıyorum?..
-"Canım bunda anlamayacak ne var? Elin kolun hediyelerle dolu olacağı için zili ancak böyle çalabilirsin...

 

 

BİLMECE

Kayserili, trende yolculuk etmekte... Karşısında oturan zatla tanışır. Dereden tepeden konuşurlarken:
-Gel seninle birbirimize bilmece soralım der.
-Önce ben sorayım; bilirsen ben sana bin lira veririm. Bilemezsen 10 bin liranı alırım. Sonra sen bana sorarsın; bilirsem 10 bin liranı alırım, bilemezsem bin lira veririm.
-Tamam, der adam, sor bakalım
-Söyle öyleyse: Üç ayaklı hayvan nerde yaşar? Öteki yolcu düşünür, bilemez:
-Al 10 bin lirayı.
Şimdi ben de sana aynı soruyu soruyorum: Üç ayaklı hayvan nerde yaşar? Kayserili, hiç düşünmeden, aldığı 10 bin liranın bin lirasını geri verir:
-Al şu bin lirayı. Ben de bilmiyorum.

 

TAKSİMETRE

Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyor. Kayseri'li müşteri bağırmış..
'Durdur su arabayı..'
Şoför panik içinde haykırmış..
'Durduramıyorum!..'
'O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse' demiş, Kayserili.

MERAKLI ŞOFÖR

Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken, uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunmuş:
- Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim, demiş, ne olur izin verin bu konferansı da sizin yerinize ben vereyim...
Bilim adamı öneriyi kabul etmiş. Şoför arka koltuğa geçmiş. Bilim adamı şoförün şapkasını giyip öne oturmuş. Konferansın verileceği salona varmışlar. Şoför kürsüye çıkmış, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapmış. Ve sormuş:
- Sorusu olan var mı?
Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri "var" demiş ve oldukça zor bir soru sormuş. Şoför hiç tereddüt etmeden:
- Çok kolay bir soru bu, demiş, şoförüm bile bilir. Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o yanıtlasın...

 
  Bugün 15 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol